Bebeğinize Fransız Kalın!


Evet sonunda okudum. “Bebeğinize Fransız Kalın” Pamela Druckerman’nın kaleme aldığı Ebrar Güldemler’in çevirisini yaptığı çok eğlenceli bir kitap.

Kitap beni oldukça rahatlattı. Özellikle annelikle ilgili iç hesaplaşmalarımı dizginledi diyebilirim. Çalışan bir anne olarak kimi zaman istemsiz olsa da kendime oldukça yüklendiğim zamanlar oluyor. Kitabı okudukça zaman zaman beni girdabına çeken vicdan azabı hissiden hafifleyerek uzaklaştım.
Bazı davranışlarımızın ve hayatı algılayış  biçimimizin kültürel olduğu gerçeği, kendime ve anneliğime dışardan bir göz olarak bakmamı sağladı. Her toplumun ve her kültürün annelik ile ilgili nesilden nesile geçen bilgi ve içgüdüsü hayli farklı ve kendine özgü.  Amerikalıların Türklerle bu kadar benzer olması da pek şaşırtıcı değil sanırım ama Fransızlardan öğrenmemiz gereken bazı noktalar olduğu da kesin.
Amerikalı olan yazarın Fransa’da yaşadığı süre boyunca karşılaştığı Fransız aileleri ve onların çocuk yetiştirme kültürüne tanıklık ediyoruz. Yazar bu tanıklık etme süreci ile yetinmeyip her davranışın toplumdaki tarihsel alt metnine kadar iniyor. Böylece kitap bir nevi kültürler arası ebeveynlik farklarını sosyolojik olarak irdeleyen bir metne dönüşüyor.

 Fransızların ebeveynlik anlayışından kendime çıkardığım ufak notlar;
  • Çerçeve Yaratmak.
Bir çocuğu tamamen mutsuz etmenin yolu ne isterse elde etmeye alıştırmak olduğu vurguluyor Rousseau. Fransız ebeveynler de çoğunlukla bu yaklaşımı benimsemişler. Çerçeve çizmenin amacının çocuğu içine hapsetmek değil, ona öngörülebilir ve güvenilir bir dünya yaratmak olduğu belirtiyorlar.

  • Çocuklar da bir Birey.
François Dolto, 1970'lerin ortalarında  Fransa’da en ünlü psikanalist ve çocuk doktoru. Bir grup  çocuk Dolto  Nesli olarak biliniyormuş. Dolto’nun yaptığı çocukları makul bir birey olarak kabul etmek. Bebeklerin söylediklerinizi anladığını kabul ederseniz, onlara daha çok küçükken bile çok şey öğretebilirsiniz. Buna lokantada yemek de dahil.

  • Anne Baba saati.
Fransızlar bu konuda oldukça net. Bu konuda kararlılar ve tartışmaya açık olduğunu düşünmüyorlar. Aile dengesi için anne babaların kendilerine ait kişisel alana ihtiyaçları olduklarının farkındalar ve bundan ödün vermiyorlar. Tabi bu dengeyi yaşamaları için devlet desteği de önemli. Nasıl mı? Devlet destekli bakıcı ve kreşler, üç yaşından itibaren ücretsiz anaokulu ve çocuk başına ödenen vergiler var.

  • Mükemmel Anne diye bir şey yok.
Amerikalı anneler için işe gitmenin, organik olmayan yiyecek almanın, çocuklara yemek yapmak için televizyon başına oturtmanın duygusal bedeli suçluluk olarak geliyor. Suçluluk hissettiğimizde, bunları yapabilmemiz kolaylaşıyor. Bencil olup çıkmıyoruz. Yaptığımızın bedelini ödemiş oluyoruz. Fransızlar bu konuda farklı. Elbette suçluluk duygusunu tanıyorlar. Farklı olan bu suçluluğa değer vermiyorlar. Aksine bunu sağlıksız buluyorlar ve kafalarından atıyorlar.

Kitabın orijinal adı “Bringing Up Bebe”. Türkçe ’ye “Bebeğinize Fransız Kalın” olarak çevrilmiş. Başından sonuna eğlenceli bir dille yazılmış bir kitap. Fransız kalmak tabiri Türkçe ’de bir konudan ya da olaydan haberinin olmaması anlamında kullanılıyor. Şimdi kitabı görüp aman kim bebeğine fransız kalabilir, bu da kim bilir ne saçma bir kitap! demek var.  Bir de işin eğlenceli yönünden bakıp bu tabirle eğlenmek var. Hayatın bizle dalga geçtiği gibi bizimde kendimizle zaman zaman dalga geçip, hafifleyip, yolumuza devam etmeye ihtiyacımız var.  Kitabın isminden de anlaşılacağı gibi bazen hayatı tiye almak onla baş etmenin en kolay ve rahatlatıcı yolu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder