Yaşamaya Dair

Bugün Genco Erkal ve Tülay Günay'ı izledik. Yaşamaya Dair. Tüylerim hala diken diken!!!

Bu geceden;

Bu şiir Çınar'a, bana, kediye bir de güneşe...

Masalların Masalı


Su başında durmuşuz,
çınarla ben.
Suda suretimiz çıkıyor,
çınarla benim.
Suyun şavkı vuruyor bize,
çınarla bana.

Su başında durmuşuz,
çınarla ben, bir de kedi.
Suda suretimiz çıkıyor,
çınarla benim, bir de kedinin.
Suyun şavkı vuruyor bize,
çınarla bana, bir de kediye.

Su başında durmuşuz,
çınar, ben, kedi, bir de güneş.
Suda suretimiz çıkıyor,
çınarın, benim, kedinin, bir de güneşin.
Suyun şavkı vuruyor bize,
çınara, bana, kediye, bir de güneşe.

Su başında durmuşuz,
çınar, ben, kedi, güneş, bir de ömrümüz.
Suda suretimiz çıkıyor,
çınarın, benim, kedinin, güneşin, bir de ömrümüzün.
Suyun şavkı vuruyor bize,
çınara, bana, kediye, güneşe, bir de ömrümüze .

Su başında durmuşuz.
Önce kedi gidecek,
kaybolacak suda sureti.
Sonra ben gideceğim,
kaybolacak suda suretim.
Sonra çınar gidecek,
kaybolacak suda sureti.
Sonra su gidecek
güneş kalacak;
sonra o da gidecek...

Su başında durmuşuz.
Su serin,
Çınar ulu,
Ben şiir yazıyorum.
Kedi uyukluyor
Güneş sıcak.
Çok şükür yaşıyoruz.
Suyun şavkı vuruyor bize
Çınara bana, kediye, güneşe, bir de ömrümüze...

Nazım Hikmet


Okulsuz Büyümek


Bütün bir hafta akşamları aynı cümleyi kurdum. “Çınar uyusun kitap okuyacağım” Ama Çınar’ı uyutmaya çalışırken küttt…. bir kalkıyorum saat 01:30 olmuş!!! uyuyakalmışım ve akşamı kaçırmışım. Tabi Baran beni defalarca kaldırmaya çalışıp bir hayat belirtisi görmeyip pes etmiş. Haydaa, bu böyle aralıksız 3 gün devam etti. Neyse ki  dün akşam şeytanın bacağını  kırdım ve Cuma akşamına Baran’la bir film sığdırabildik. Yaşasın sonunda sosyalleşebildim. Sevgili Esra’nın tavsiye ettiği Captain Fantastic’i izledik. Kendisi şu sıra vizyon filmi oluyor. Vizyon filmi olması da, asırlardır sinemaya gitmiyor olmamım yarattığı ezikliğe bir nebze olsun iyi geldi doğrusu...


Film, 6 çocuğu ile ABD’nin Kuzeybatı Pasifik ormanlarında yaşayan bir ailenin hikayesini  anlatıyor. 6  çocuğa sahip olabilmenin sırrı sanırım şehirden uzaklaşıp ormanda yaşamak. Hikaye bir noktadan sonra bir yol filmine dönüşüyor. "Into the Wild" ile başlayıp "Little Miss Sunshine" tadında devam eden bir film. Biz sevdik filmi, ebeveyn olmak ile ilgili güzel tespitleri var filmin. Ben Hewitt’in "Okulsuz Büyümek" kitabını izliyormuş hissine kapıldım bazı sahnelerde. Filmde de çocuklar okula gitmiyor ve tüm eğitimlerini anne babasının rehberliğinde alıyorlar.  Okulsuz Büyümek kitabında’da  Ben Hewitt durumu bir adım öne taşıyıp bu süreci çocukların rehbere ihtiyaçları olmadan kendi kendilerine de halledebileceği görüşünde.  Okulsuz Büyümek kitabının ön sözünden;
 “Çocuklar okulda, hayatlarından bu derece vazgeçmelerine değecek kadar önemli bir şey öğreniyorlar mı gerçekten? Ekran karşısında veya yaşıtlarıyla yan yana akıllı telefonlarıyla oyalanırken bir şey öğrenip öğrenmedikleri konusuna girmiyorum bile. Ben çocukların hayatta kendi yollarını çizebilmek için gerekli olan tüm bilgiyi (okuma, yazma ,imla, temel matematik vb. bir solukta ve tamamen gönüllü olarak öğrenebildiklerini gördüm. Çocuklarımın bu bilgileri ebeveyn veya bir öğretmen müdahalesi olmadan özümseme kapasitelerine şahit olduktan sonra rahatlıkla söyleyebilirim ki,bu bilgilerin resmi eğitimle verilmesine gerek yoktur."
Ve ekliyor;
“Amacım hayatımızın ne kadar mükemmel olduğunu, eğitim ve ebeveynlik sanatında ne kadar iyi olduğumuzu göstermeye çalışmak da değil. Hayatımız mükemmel değil çünkü biz mükemmel olmayan bir dünyada yaşayan kusurlu insanlarız.”
Filmi izlerken bazen kendimi tamamen ormanda çocuklarını büyütmeye çalışan ailenin yanında hissettim ama bazı sahnelerde ise kendimi yaşadıkları hayatın ne kadar doğru olduğunu sorgularken buldum. Bu konunun net bir cevabı yok bence, konu tamamen tercihler ile alakalı. Sonuçta hepimiz mükemmel olmayan bir dünyada yaşayan kusurlu insanlarız.










Hafta sonunu iple çekmek

Hafta sonunu iple çekmek için bin bir türlü sebep var da artık benim en baş sebebim Çınar ile doya doya vakit geçirebilmek oldu. Sabah yatakta işe yetişme derdi olmadan geçirilen tatlı mahmurluk keyfi olmazsa olmazlardan. 
Hafta için saat 07:00 de evden çıkıyorum, çoğu zaman Çınar uyuyor oluyor uyumadığı zaman da hemen oyuna giriştiği için iş için, hazırlanmak neredeyse imkansız bir hal alıyor. Çınar, sanki  biz işe gidene kadar ne kadar vakit geçirip oynasak kardır düşüncesiyle, erkenden “6-6:30” gibi kalkabiliyor. Annemi arayıp biraz daha erken gelebilir misin lütfennn banyoya girmem gerekiyordu ama daha dişimi bile fırçalayamadım diyerekten, servisi yakalamak için tüm hızımla hazırlanıyorum. Artık şunu da öğrendim geç yatan yavru geç kalkacak diye bir durum yok. Geç yatıp erken kalktığı, erken yatıp geç kalktığı onca güne geceye şahidim.
Hafta sonunu iple çekmek derken bu kaçırdığım onca anın telafisini iki güne sığdırmaya çalışıyoruz. Eşim ve ben. Özlem zor ama çalışmak da şart. Bu denklemde gel git yaşayan çoğu insan gibi bizde kendi dengemizi bulup, bir şekilde yola devam ediyoruz diyelim.
Evet, hafta  sonunda yapmaktan en çok keyif aldığımız aktivite  ise “Pazar Gezmek”. Son dönem Pazar günleri Kartal’da kurulan Organik Pazar’a dadandık. Zaman zaman İpekhanım’ın çifliğinden meyve sebze söylüyordum ama görerek dokunarak pazar alışverişi yapmak bir başka oluyor. Alışverişi internet üzerinden vermek alternatifi kolay ve hızlı olsa da tüm hafta içini bilgisayar başında oturarak geçiren bir beyaz yaka olunca hafta sonu bu döngüden çıkıp pazar gezip, meyve sebzeye dokunarak ulaşmak ruhumuza iyi geliyor. GeKoO ile de Kartal Organik Pazar’da tanıştık. Biz Baran ile sabah kahvaltısı alternatifi olarak süte katıp Organik Ekonola Cevizli Meyveli Granola  yiyoruz. Çınar için de Keçiboynuzu özü ile tatlandırılmış Organik Ekovi Tereyağlı Çocuk Bisküvisi denedik. Ayrıca hoşuma gitmesinin bir diğer nedeni, Gekoo nun bir sosyal girişimcilik olarak kurulması. Kadın istihdamı yaratma amaçlı hedefleri arasında kadınların ekonomik olarak güçlenmesini ve kadın istihdamı artırmak varmış. Bu nedenle, GekoO'da sadece kadınlar çalışıyormuş.

Bir de her gittiğimizde yemeden edemediğimiz Cennet teyzenin gözlemeleri... Pazarın organik malzemeleri ile sac üzerinde %100 buğday unundan nefis gözlemeler yapıyor.  Son gittiğimizde Çınar’a da yedirdik. 1 yaş sonrasının en güzel yanlarından biri de yavaş yavaş her şeyden yedirebilmeye başlayabilmek. Dışarıda da çok sıkıştığımda çorba, güvendiğimiz bir yerden köfte yedirmeye başladık. Zaten balık yemeğe çıktıysak balık çorbası kesin içiriyorum. Şuanlık dışarıdan yedikleri bunlarla sınırlı diyebilirim.
Bu hafta da pazar günü aktivitesi olarak organik pazar gezeceğiz. Bu defa da Kartal yerine Maltepe Organik Pazarı deneyeceğiz. Bakalım Kartal’da ki pazara nazaran nasıl?  Deneyip görelim...

Evettt pazar Altayçeşme'de olan  Maltepe Organik pazarına gittik ve pazar yerinde incin top oynuyordu. Artık kurulmuyor sanırım. Bizde rotamızı tekrar Kartal Organik pazara  çevirdik. Yine çok keyif aldık. İyi ki pazarlar var. Tadarak dokunarak meyve sebzeyi alabilme kalp biz.