Gizem'in hamilelik günlüğü // 33.hafta

Merhaba herkese,

Artık hamileliğin 33. haftasını da bitirmiş bulunmaktayım. Geriye 7 hafta civarında bir zaman kaldığına inanmak güç. Başlarda ne kadar geçecek bunca zaman, ne zaman gidicek bu bulantılar, ne zaman çıkacak bu göbek diye düşünürken, sanırım 20. hafta civarında bir anda hızlanmaya başladı zaman. Şimdi ise her bir haftanın ne kadar çabuk geçtiğini düşünmek garip geliyor.

33. haftada fiziksel olarak aşırı farklı bir durum yaşamadıysam da göbeğim her haftaki kademe atlayışına devam ediyor. Artık daha büyük ve daha gergin. Bu hafta içinde Can iş için yurtdışındaydı. 5 gün sonra döndüğünde karnımın büyüklüğüne şaşırdı. Ya göbekli bir karısı olduğunu unuttu ya da gerçekten birkaç günlük değişim bile fark edilecek boyutta artık.

Bu hafta benim için duygusal olarak zorlu bir haftaydı. Bir süredir rahatsız olan halamı kaybettik. İnsan ne olursa olsun kimse için kabul edemiyor bu durumu. Özellikle hamileliğin etkisiyle çok çalkantılı geçirdim birkaç günü. Bir yandan aşırı üzülüyorsun, diğer yandan çocuğa hissettirmeyeyim, benim stresim ona geçmesin diye duygularını bastırmaya çalışıyorsun. Neyse ki bu şekilde korumanın mümkün olmadığını farketmem uzun sürmedi. Hayat mutluluk ve üzüntü ile dolu, ve hep öyle olacak. Bu duygular er ya da geç aktarılacak, öğretilecek. Ne gerek var kendini zorlamaya? Dedim, duygularımı biraz daha rahat bıraktım ve rahatlamış hissettim kendimi.

Halam genç yaşta kocasını kaybetmiş, 5 çocuğunu kendisi büyütmüş yetiştirmiş, torununun çocuğunu sevmiş, güçlü bir kadındı. Bu güçlü yapısı fiziksel sıkıntılarının önüne geçemedi belki ama geride onu sevgiyle saygıyla anan bir kocaman bir aile bıraktı. En önemlisi de bu değil mi hayatta? Ölüm ve yaşam hep iç içe. Bir yerde yeni bir hayat filizlenirken, hemen yanında bir yaprak süzülüyor ve toprağa karışıyor. Hamileyken böyle bir kayıp yaşamak beni çok değişik yerlere götürdü. Hayatının hakkını vererek, keyfini çıkararak, zorluklarına göğüs gererek yaşarsın umarım kızım...

Haftasonu Can ile evde ufak tefek hazırlıklar yapmaya başladık. Salonumuzda bir köşeyi tamamen oyun alanı olarak boşalttık. Oraya yer minderi ve duvara alçak bir ayna koyarak Defne için kendini ve çevreyi keşfettiği bir alan oluşturacağız. Son zamanlarda Montessori kitapları okuyorum ve bebek ve çocuk eğitimi ile ilgili beğendiğim bir çok nokta var. Onlardan ayrı bir yazıda bahsetmek isterim çünkü bu felsefe Montessori yataklarının ve ahşap oyuncakların çok ötesinde. Bu arada Defne'nin eşyalarını koyacağımız çekmeceleri boşalttık. Kendi eşyalarımızı eledik, azalttık, sadeleştik. Bu hafta artık kıyafet hazırlıklarını tamamlamış olacağız. Geriye kalan eksikleri tespit edeceğiz ardından da.


                                                 mama liberated: finnian and lachlan's studio

Çok sevdiğin, merak ettiğin, sanki uzun zamandır görmediğin bir misafir geliyor ama ne zaman geleceğini bilmiyorsun. Çok gergin ama bir o kadar heyecanlı bir duygu. Acaba hangi hafta geleceksin? Bu hafta detaylı ultrason için daha önce gittiğimiz doktora tekrar kontrole gidiyoruz. Aslında önümüzdeki hafta da kendi doktorum ile kontrolümüz var. Umarım herşey yolundadır ve belki de bir sinyal gelir ne zaman gelebileceği ile ilgili, kim bilir.

Sevgiler
Gizem xx






Gizem'in hamilelik günlüğü // 31. ve 32. haftalar

Merhaba herkese,

Geçen hafta gün içindeki yoğunluğum ve akşamları yorgunluğun etkisiyle, 31. hafta yazımı istemeden biraz geçiştirmiş oldum. Bu yazıdan geçtiğimiz iki haftadan da bahsetmek istiyorum. İki haftadır içimi kaplayan genel bir hissiyat var; hamilelik sürecinin sonuna doğru yaklaştığımı farkediyorum yavaş yavaş. Bu his beraberinde farklı duygular getiriyor. Bir yandan çok heyecanlıyım, ailemizin yeni üyesi minik insan ile tanışacağız. Nasıl biri kendisi, nasıl görünüyor, sesi nasıl, huyları nasıl çok merak ediyorum. Bir an önce gelsin istiyorum. Diğer yandan ise karnımda sıcak sıcak yatarkenki konforu hem ben hem de onun kaybedeceğini düşününce bayağı endişeleniyorum. Biraz daha yavaş gelsin kavuşma günü diye geçiriyorum içimden. Sanırım son trimester'de çoğu hamilenin hissettiği şeyler bunlar. Yalnız değilim diye düşünüyorum, biraz daha rahatlatıyor.

Geçen hafta belki bu karışık hislerin de etkisiyle aşırı duygusala bağlamaya başladım. Minicik şeyler hemen gözlerimi dolduruyor, bazen kendimi ağlarken buluyorum, ağlamam bitince de aşırı rahatlamış buluyorum kendimi. Özellikle instagram'da dolanırken gördüğüm prematüre bebekler, sağlıklı olduklarını bilsem bile yeni doğan ağlayan ellerini kollarını sallayan bebekler bir anda gözlerimin dolmasına neden oluyor. Çok çaresiz, yardıma muhtaç ve minikler...


Yine bu iki haftada belirgin olan diğer bir his de 'nesting' dedikleri kuşlar gibi yuva hazırlama. Düşününce daha çok zamanımız olmasına rağmen, belki erken bir zamanda geldi içime bu his. Bir süre ayrı yatak odası hazırlamayı düşünmüyoruz. Bizimle birlikte yatak odamızda kalacak minik insan. Park yatağını daha önce almıştık, geçenlerde bir gün Can ile gaza gelip kurduk. Yatağın orda olması beni çok rahatlattı, hem gelene kadar da biraz alışmış oluruz o görüntüye.

Bu hafta kar'dan dolayı eve kapanmanın avantajını kullanarak annemle, İzmir'den getirdiğimiz benim, Orçunun ve Adanın eski eşyalarını ayıkladık ve yıkadık. Şimdi geriye yeni aldıklarımız ve hediye gelen şeyleri yıkayıp hazır etmek kaldı. Onları da önümüzdeki haftalarda yapmayı planlıyoruz. Fazla alışveriş yapmamamıza rağmen nasıl oldu bilmiyorum ama bir sürü kıyafet doldu. Bolca kusup, sıçıp pisletebilir kıyafetlerini, birini çıkarır diğerini giydiririz artık.



Fiziksel sorunlarım da biraz artmış bulunmakta, kalçamdaki ağrı artık daha da belirgin. Açılın kalçalar, oh oh, açılın da bebek geçsin rahat rahat. Arada çok yorgun olduğumda farkediyorum, yengeç gibi yürümeye başlamışım, hemen toparlıyorum kendimi.

Bu arada doulamız Şaylan ile doğum süreçlerinde yanımızda olması için anlaştık. Şimdiden çok farklı bir deneyim olacağından eminim hem Can hem de benim için. Yanımızda doulamızın olacağı fikri biraz daha rahatlatıyor beni. Unutulmaz bir deneyim olsun. Hem ben hem de tüm hamileler için.

Güzel dileklerle kapatayım.

Sevgiler,
Gizem xx



Çınar 16 Aylık

Çınar 16 aylık oldu. Bu ay Çınar biraz hastalanmıştı. Burun akıntısı ile başlayıp, hastalık ateşe doğru evrilmişti ve bu ayın en büyük başarısı hastalığı antibiyotiksiz atlamak oldu. 3 günün sonunda ateşi düştüğü için doktoru da “gerek yok kullanmasın” dedi. Bu süreçte Çınar’a doğal antibiyotik alternatiflerinden soğanlı bal içirdim.
  •   Soğanı küp küp kestim içine 1 çorba kaşığı bal koydum ve birkaç saat beklettim. Karışım sulanıyor ve her gün 1 çay kaşığı kadar içirdim. 
  •   Bunun yanında ıhlamur, elma, tarçın karışımı bitki çayı hazırladık.
  •  Burnunu serum fizyolojik ile açık tutmaya çalıştık,
 derken hastalıktan kurtulduk. Umarım bir daha uzunca bir süre kapımızı çalmaz.

Doktoru, 18. Aya kadar kontrole getirmenize gerek yok dedi.
D vitaminini 18. Ayın sonuna kadar devam ettirin dedi. Bir yaşında kan sayımını yaptırdığımızda, Çınar’da demir eksikliği çıkmıştı. Demir takviyesi veriyorduk, extradan demir alınımını da aralık ayının sonunda bıraktık.

 
Çınar tam bir cırcır böceği oldu. Sürekli bir şeyler anlatmaya çalışıyor. Bir heceye takılıp arka arka sürekli o heceyi tekrar ediyor. Bu ay dede dışında net bir şekilde anne demeye de başladıJ işte budur. Nasıl mesudum evladım bilemezsinJ

 
Alma(elma), nerde, bu(su), anneanne, dede, yok, mama, meme bu ay repertuarına ekledikleri…

 
Uykular ahh o uykular, geceler dillense de konuşsa diyorum. Meme emdiği için uykularda bir gelişme yok maalesef. Memeyi bırakana kadar da iyileşme beklemiyorum artık. Umudu kestim. Memeyi bırakınca geceler kesintisiz olacaktır.

 
Kar ile ilk kez geçen sene 3 aylıkken tanışmıştı ama bu sene tabi daha bir farklı oldu. Kara ilk dokunmak istemedi, tedirgin oldu gibi… yavaş yavaş her gün dışarı çıkarta çıkarta alıştırdık. Eldiven ile daha rahat hissetti, eldiveni takınca rahat rahat kara dokunmaya başladı.

 
Gündüz uykuları bu haftaya kadar günde 2 kere oluyordu. Sabah 10:30-12:00, öğleden sonra da 15:30-17:00 arası uyuyordu. Bu hafta tüm günler tek uyku ile geçti. Öğleden sonra saat 17:00 de uyandıktan sonra akşam uyuması saat 22:00 yi buluyordu. Tek uyku ile akşam uykuları da erkene çekilmiş oldu.

 
Süpürgeye deli oluyor. Ne zaman süpürgeyi çıkarsam benle birlikte süpürmek istiyor. Geçen gün T çetvelimi bulmuş, onu süpürge gibi yere doğru tutarak, ağzıyla vuuu vuu süpürge sesi eşliğinde tüm salonu süpürdü.
Mutfakta iş yapacaksam, Çınar’ın yanımda oyanlanması için tarçın çubuklarını koyduğum kabı veriyorum, içinden çubukları çıkartıp tekrar kabın içine koymasını istiyorum, bir süre oyalanıyor.

Su konusunda başımız dertte. İnatla su isteyip, vermeyince kıyamet kopuyor….suyu ağzına alıp dışarıya püskürtüp bütün üstünü sırılsıklam yapana kadar evin içinde  dolaşıyor. Olay yakalamaça dönüyor, yakaladığım gibi  hemen üstünü değiştiriyorum.

Aklıma şimdilik bunlar geldi.

Bir sonraki yazıda görüşmek üzere J