Okulsuz Büyümek


Bütün bir hafta akşamları aynı cümleyi kurdum. “Çınar uyusun kitap okuyacağım” Ama Çınar’ı uyutmaya çalışırken küttt…. bir kalkıyorum saat 01:30 olmuş!!! uyuyakalmışım ve akşamı kaçırmışım. Tabi Baran beni defalarca kaldırmaya çalışıp bir hayat belirtisi görmeyip pes etmiş. Haydaa, bu böyle aralıksız 3 gün devam etti. Neyse ki  dün akşam şeytanın bacağını  kırdım ve Cuma akşamına Baran’la bir film sığdırabildik. Yaşasın sonunda sosyalleşebildim. Sevgili Esra’nın tavsiye ettiği Captain Fantastic’i izledik. Kendisi şu sıra vizyon filmi oluyor. Vizyon filmi olması da, asırlardır sinemaya gitmiyor olmamım yarattığı ezikliğe bir nebze olsun iyi geldi doğrusu...


Film, 6 çocuğu ile ABD’nin Kuzeybatı Pasifik ormanlarında yaşayan bir ailenin hikayesini  anlatıyor. 6  çocuğa sahip olabilmenin sırrı sanırım şehirden uzaklaşıp ormanda yaşamak. Hikaye bir noktadan sonra bir yol filmine dönüşüyor. "Into the Wild" ile başlayıp "Little Miss Sunshine" tadında devam eden bir film. Biz sevdik filmi, ebeveyn olmak ile ilgili güzel tespitleri var filmin. Ben Hewitt’in "Okulsuz Büyümek" kitabını izliyormuş hissine kapıldım bazı sahnelerde. Filmde de çocuklar okula gitmiyor ve tüm eğitimlerini anne babasının rehberliğinde alıyorlar.  Okulsuz Büyümek kitabında’da  Ben Hewitt durumu bir adım öne taşıyıp bu süreci çocukların rehbere ihtiyaçları olmadan kendi kendilerine de halledebileceği görüşünde.  Okulsuz Büyümek kitabının ön sözünden;
 “Çocuklar okulda, hayatlarından bu derece vazgeçmelerine değecek kadar önemli bir şey öğreniyorlar mı gerçekten? Ekran karşısında veya yaşıtlarıyla yan yana akıllı telefonlarıyla oyalanırken bir şey öğrenip öğrenmedikleri konusuna girmiyorum bile. Ben çocukların hayatta kendi yollarını çizebilmek için gerekli olan tüm bilgiyi (okuma, yazma ,imla, temel matematik vb. bir solukta ve tamamen gönüllü olarak öğrenebildiklerini gördüm. Çocuklarımın bu bilgileri ebeveyn veya bir öğretmen müdahalesi olmadan özümseme kapasitelerine şahit olduktan sonra rahatlıkla söyleyebilirim ki,bu bilgilerin resmi eğitimle verilmesine gerek yoktur."
Ve ekliyor;
“Amacım hayatımızın ne kadar mükemmel olduğunu, eğitim ve ebeveynlik sanatında ne kadar iyi olduğumuzu göstermeye çalışmak da değil. Hayatımız mükemmel değil çünkü biz mükemmel olmayan bir dünyada yaşayan kusurlu insanlarız.”
Filmi izlerken bazen kendimi tamamen ormanda çocuklarını büyütmeye çalışan ailenin yanında hissettim ama bazı sahnelerde ise kendimi yaşadıkları hayatın ne kadar doğru olduğunu sorgularken buldum. Bu konunun net bir cevabı yok bence, konu tamamen tercihler ile alakalı. Sonuçta hepimiz mükemmel olmayan bir dünyada yaşayan kusurlu insanlarız.










1 yorum:

  1. Sanirim bu sistem icine sıkısan, dışına cikmak isteyen biz annelerin hayallerinden biri. Bir ara benim de kafamı çok kurcaladı ama cesaret edebileceğim bir şey olmadığına karar verdim. Ama kim bilir belki bizim cocuklarimiz ileride okumamaktan yana oylarini kullanabilirler ;)

    YanıtlaSil